DİĞER
"Kürtçe, Türkçe ve dünya dillerinden metinlerin/yazarların/temaların karşılaştırmalı değerlendirilmesi, temsil imkânı kısılmış dillerin edebiyatlarının öne çıkarılması, bu iki bağlamda çok dilli edebiyat, çeviri ve çevirmenlik deneyimi, edebiyatın toplumsal meseleleri anlamlandırmak konusunda taşıdığı potansiyel ve eleştirinin olanaklarıyla konuşmak..."
K24'te haftanın vitrini: Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevleri tarafından bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazı yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar...
Sahiden de sürekli yakınılan yokluklar yaratıcı bir negatif veri olmamış mıdır Türkçe edebiyatta? Büyük şairler, büyük romancılar, büyük öykücüler belli bir uçurumu veri alarak yaratmamış mıdır o büyük eserleri...
Ahmet Hamdi Tanpınar Almanca bilmiyordu, Şipal'in Dava çevirisi 1964'te çıktı, Tanpınar'ın ölümünden birkaç yıl sonra...
Edebiyat makro adaletsizlikleri bazen mikro düzeylerde daha iyi gösterilebiliyor, çünkü biz okurlar ne de olsa mikro boyutlara daha yakınız ve iktidarlar da “baht”ımız gibi boy boy...
Orhan Koçak'ın geçen hafta K24'te yayınlanan “Karşılaştırmalı edebiyat burda niye olmuyo?” başlıklı yazısına cevaben...
Orhan Koçak, geçen hafta K24'te yayınlanan yazısında şairin düzyazılarını topladığım kitaba Şiiri Şiirle Ölçmek adını vermemi eleştiriyor. “Şiiri Şiirle Ölçmek” ifadesinin bana ait olmadığı, Cansever'in bir yazısının başlığı olduğu ortada...
Şimdi “bu topraklarda” hem Sabahattin Ali'nin Kuyucaklı Yusuf'unu hem de Balzac'ın Goriot Baba'sını okumuş binlerce kişi vardır. Ne var ki, ben bu iki romanın nerdeyse “özdeş” bitişini birbiriyle kıyaslayan herhangi bir yazı görmedim...
© Tüm hakları saklıdır.
↑ Yukarı çık